30 Ekim 2010

Geri mi? İleri mi?




Bir hayalden ibaret olan hayale bu denli nasıl bağlanılır. Kuyunun cümlelerimi sakladığı gibi hayalimin içinde saklanıp dururken kim hangi cüretle beni oradan çıkarmaya çalıştı. Bir görüşe duruşa aldanışlığımın son deminde bir ismin daha üzerini çizmekten başka yapabildiğimiz bir şey kalmadı. İnsanlıktan çıkıp savunmasızlığa yönelmedik diye değimliydi bu terk edilişliğimiz. Hangi bulutun üstünde tükeniyoruz. Davamız beşer değildi umudumuz kırılmadı. Acizliğimizin karşısında hangi görüşü savunduğumuzun ne önemi vardı. Kim içindi  ne içindi. Hani her şey gönüllerin birliği amacındaydı. ,

Sen: solcu. Sağcı irticacı. Bölücü değil insansın…öylemi. Bak irtica savunduk diye insanlıkta terk etti bizi .. tüh.. namaz kıldık diye gericide olduk.. beynimizi de yıkadık kuranla…
Sen çin’i pekin’i Londra’yı Paris’i göremeyince ahlanıp vahlanan ilerici. Bir ‘mim’ harfini  bilmeden gebrmek sana üzücü gelmiyor mu. Özür dilerim!! Sana din ile baskıda yaptım. Şimdi piskolojinde bozulmuştur senin. Tonlarca para verip o beyinsiz beynini toparlamaya gidersin. Cehenneme kadar yolun var. Ateşin bol olsun. Üstünede bir buz banyosu güzel gider. Bak gördün mü bronzlaşmak için yine tonlarca para vermene gerek bırakmadım. Gerici arkadaşın bunu da halletti. Eee ne oldu ne dedi bilgin amca.. indimi çocukluğuna. Boşaltımı dolu olmayan beynini. Adanışlardan kime ne kaldı. Sarkaçlarla çektiniz mi cümlelerinizi kuyudan. Benim başım dik. Ayet taşıyorum ben kafamda. Sen müsterih ol meraklanma eğilmez bu baş kolay kolay. Akif’in mısrasındaki Asım’ın nesliyiz biz… ama nesiliz gerçekten.

Sevgili ilerici arkadaşım. Saçlarını ahenkle dans ettirdiğini zan etmeye devam edebilirsin. Çocukluk anılarını sandığının içinden çıkarıp fitilini çakabilirsin. Senin yapabileceğin ancak bu kadarlıktır. Sen ileri zekanla tozunu bile silemediğin verdiği solgun ışığı  ile gaz lambanla oturduğun günlerinle mutlu yaşa. Nasılsa seni yöneten biri var. Ben elektriğimle canlılığım ve temizliğimle her yerde var olmaya devam ederim.

Gördüğün gibi başörtü takmak yazı yazmayı kalem tutmayı engellemedi. Kalemde tutabiliyorum yazıda yazabiliyorum. İstersen piyanoda çalayım. İstersen seni deli etmek için tespih de çekebilirim karşında . senin gibilerin akıllılığı nedir ki deliliği de ne olsun. Bize sökmezsiniz. Sana masallarınla mutluluklar dilerim. Sen onlarla avunmaya devam et…

Lal Rahe (Esma htpğl)

yazıyı okuyunca kendisinin kim olduğunu anlayacaktır!!!

22 Ekim 2010

Lâ Hüzün....

  


                                                                                                                            Selvi'ye ihtafen..

Elif, Lam, Ra...

Yürekler kıymet bilene emanet..

Neresindeysek hayatın orasına döküyoruz kazağımızın ön kısmına tıkıştırdığımız hüzünleri.
geriye kalan tebessüm..
Maksat  sadakayı yerine getirmek...

Do.. Re.. Mi..Fa...

sevinçler besteleniyor. Ay yerini güneşe bırakıyor. Silgiler bir olup tüm kötülükleri siliyor.

Yusuf'lar çıkıyor kuyudan. Mısırda hüzün son buluyor. Gözleri karaya kavuşuyor hasret çekenler. Gözler açılınca hüzün sona eriyor. Kara saçlı  Züleyha bir aşk peşinde!!

Nil derin çağlamakla meşgul...Mısır'ın yüzü gülüyor...

Herşey güzel derken Pandora kutuyu açmasa olmaz. Hep merak...İllâ merak. ..İşte saçıldı etrafa tüm korkular, hüzün, keder, haşerat, fitne fesat...

Gönüller bir olunca bununda üstesinden geliniyor. Pandora kutuyu kapatıyor... Lâ merak.!!

'ney' gönülleri hoşnutlamak için koşturarak geliyor. Bir 'nâr' harlanıyor.. sol emanette huzur var... keman, gitar tırmalayıcı seslerinide alıp kaçıyorlar utanarak.. Lâ mekan.......

Rahe Lâ- lâl oluyor. suskunluğunu bozuyor. Bİr martı havada kaptığı simidi paylaşmayı öğretiyor bir yetimle... 'ney' huzuru harlandırmaya devam ediyor...

Bir Filistinli kurtuluyor zulumden.. Zehra'nın gözleri kendisinde.. Kenan ili sûkutta... Ay süzülüyor kırmızı halıda... Şems dokunduğu yüzü arındırıyor hâyâsızlıktan.. Herkes iman(l) s/aklanıyor. hoş sedalar yankılanıyor. İman bir kere daha artıyor. Bir kerre daha duyuluyor İstanbul'un sesinde.

En yüce beste söylüyor.. "insan zayıf yaratılmştır".. gözler okuyup beyinler idrak ediyor. gönül bir kerre daha ferahlıyor. İman sevgi ile bir kere daha artıyor. Anahtarlar arkasında kilitli kalanlar çıkıyorlar meydana. Hüzünden korkulmuyor bu defa. 
Hüzün bir kalbi daha okşuyor... 'inşirah' nefes aldırıyor okşanan kalbe... 

Dantel işleniyor mermerlerden... heybetli bir kubbe. İnanmış bir el gibi uzanmış gökyzüne minareler. Nur'dan bir sel boşanıyor yere. Müezzin kimlik hatırlatmak için mihrapta. kalpler yine huzurda. Herkes öğreniyor artık beklemeyi, hayal'i, ümidi... 

Artık gözlere bakılınca anlaşılıyor sevgiler. O söylemeden anlaşılabiliyor huzur. Derin kuyulardan suları çeker gibi sevgiyi çekiyor yürekler. 


sevgi iki sevgilinin el ele tutuşup sahilden geçmesi değil bu kez.  
sevgi.. Rahe'nin Selviye sunduğu buluttan kelimeler.

Do.. Re... Mi...Fa...Sol...

Mutluluk kasidesini besteliyor...

Lâl-Râhe  (Esma Htpğl)

                                                            yirmiikiekimikibinon

4 Ekim 2010

Adı Özlemek!




kimsesiz bir gecenin ortasındayım. kurşunlar yağıyor karanlıkla beraber gökyüzünden. ve ben sukutu besteliyorum..

'Hasretin üzerinden gerip tüm kuşkularımı, yıldızlarla söyleşmeliyim' diyorum.. yüreğim yorgundurya vefasız yıldızlardan. mekan serilir yüzüstü yerlerede güneş ışımaz bir daha.. ümitlerim çarpar gider kapılarını.. dolunay küskündür bana.. ben bu şehirde sessizliğe haykıran çaresizim..

ömrümde her ay zehir zemberek sanki. cüzzamlı günler yaşarım karlar yağarken yaza. geçmişim sorgusuz sualsiz kapımda bekler beni.. gecelerim aynalarda saçlarımı örmez artık.. sürekli birliktelikler dostlukları tüketir..

Aşk'ın adı yorulmaktır benim için..

nisan yağmurları ıslatır dizelerimi.. kırkikindi sayarımda saatler çalmaz benim için bir daha. yaşamak bir nergis titreşimidir.Aşk, kurşun hükmündedir, yıllar uçurum... albim hançerlenir, hasret suçlanır. arzum buzdağı olur, sevgi çağı geçince..

ruhumun ufkuna gün doğmaz.. uçurumdan uçuruma düşerim.. dostluk kristali kırılır buzul kaldırımlarda. yazgım olur yalnızlık.

ısınmamış ateştir tüten bakışlarımdan ..

kurşun..

"evet kurşun,masaalların bittiği yerdir"

ve aşkk...

ve yalnızlık...

ve göz yaşı benim için bir kurşun hükmündedir.

bir silahım olsada bir çığ gibi düşürsem uçuruma kentin katillerini. dağların doğruğunda çalınmış özlemlerin yasını tutmasam gayrı..

'bir silahım olsaydı' diyorum..

mermiler değil al karanfiller savrulsaydı namlunun ucundan. hedefim sevgi olsaydı.


bir silahım olsaydı. hüzünlerin üstüne ıksaydım kurşunlarını .. dolunay ışısaydı yeniden gözlerime..

yangınıma çiseleyen yağmur müjdesidir bulutların yarası..

duyguları ölü olan suskun bir başkaldırıdır benimkisi..

bir silahım olsaydı yıkılmış hayatların ucundan tutsaydım ve cesetler serilmeseydi bulvarlar boyu. körpecik yürekleri susturanları vursaydım yüreklerinden sevgimle..

bir silahım olsaydı.. yazımı kış yapanlara doğrultsaydım onu.
ellerim varırmıydı tetiğe ölüm için, zulum için, kan için ? bilmiyorum..
yazıkki hiç silahım olmadı
...

ve adını koyamadığım duygular asılır kalır yüreklere. kırkikindi sonrası zaman delirir. kar gürültüsüdür kuşatılmış şehirde sessizliğe bağıran...

silah tutan eller buket buket krizantem tutar. ipek bir mendile sarılır dünya.

satırlarıma uzanır, öpüverir dolunay...


ve artık yarınlara saklar sevdalar sırlarını.

htpğl