16 Şubat 2011

Küflü Kelimeler.. !



Artık planlarımı hayattan gizli yapıyorum. Sanki, hayat işini gücünü bırakmış planlarımı bozmak için bir şeyler yapma peşinde. Ya da sanki yavaş yavaş ölüyor muyum ne? Aslında hayallerim için risk almayı bıraktığım an anladım yavaş yavaş öldüğümü.

Ne diyor şair: “Çingene benleri, ne dersiniz, pembe olmalıydı değil mi? Ama dünyada hiçbir şey olması gerektiği gibi olmuyor ki.”
Doğru demiş şairim.. (!)

Aslında bir şey itiraf etmem gerekirse hayallerim için risk almayı bıraktığım an kendimi yarım kalmış bir şiir gibi hissettim. Sanki o riskler şiirimi tamamlıyormuş da. …. Bir söz verdim kendime. Sonra büyük hayallerimi küçük yazılara sığdıramaz oldum. Bir de fark ettim ki o da ne ! hayallerimin son ödeme tarihi geçmiş.. Hislerime tercüman olması için yine bir şiire başvuruyorum..
Ne diyor şair : “bilmezdim şarkıların bu kadar ..
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu …”

Doğru demiş şairim .(!)

… vee basit bir düşüş senfonisi yaşıyor gibiyim. Dışarıda yağmur var ve hayallerimi kendimden gizlemek için güzel bir gün..
Bazen ölümlerden kendime uçurtmalar yapsam diye düşünüyorum.. peki kaç hayal kırıklığı eder bir düş. Ya daaa bir düş için kaç hayal kırıklığı vermeliyim. Hayallerimi buna göre pazarlamayı düşünüyorum çünkü. Mesela gitsem komşuya, çalsam zilini :” bir fincan “düş” alabilir miyim sizden? “ desem ..Sonra suçlu bir çocuk gibi sesimi titreterek başımı öne eğsem : “şeey mümkünse hayal kırıklığı olmayanından olsun. Bende kalmamış da. “ desem. Bir fincan “düş” …
Düşlerimin “düş”ünden…

O sıra iri gözlerimden kan gibi ılık yaşlar boşalırken elimi elimin üstüne koysam .. Bir dost eli gibi (!)… Her şey değişse kendiliğinden. Kana kana sonsuza kadar yine risk alma cesaretim olsa. Yine hayallerimle olsam .. (!)



Hayallerimi kutuya kaldırdım.

Yağmur yağınca boğulur karıncalar …

O kadar çare’s”iz”im. !!

onbeşşubatikibinonbir
Lal – Rahe ( esma htpğl)

16 Kasım 2010

Bugun Bayram Erken Kalkın Çocuklar!!



Bayram denilince aklıma hep Barış Manço gelir. Bugun bayram isimli şarkısını hatırlarım. içimi hüzün kaplar.
oysa bayram adı üstünde neşeli sevinçli bir gün değilmidir?
Barış Manço ise söz konusu parça ile hareketli bir melodide, üzmeden ve ağlatmadan farklı bir mesaj vermiştir..

bugun bayram erken kalkın çocuklar
giyelim en güzel elbiseleri
elimizde taze kır çiçekleri
üzmeyelim bugun annemizi

İnsanoğlu ne acayip. Nedense elimizdekinin değerini kaybedince anlıyoruz. Arkalarından ağıtlar yakıyoruz. Aslında kendimiz için ağlıyoruz. "Neden beni bıraktında gittin?" diye isyan ediyoruz. Oysa Yahya Kemal'in Sessiz Gemi'sindeki gibi;

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler
Bilmezki giden sevgililer dönmeyecekler

Herkesin özlediği herkesin kaybettiği birieri var. Şehit cenazelerinin gölgesinde bir bayram yaşıyoruz. Özlenen anneler, babalar, kardeşler nice sevgililer var.

Bugun , biliyorum yine mezarlıklar dolup taşacak. Yine kapıdaki çiçekçilerle pazarlıklar edilecek" Niye evden bir bidonla su getirmedim ? bak çeşmede de sıra var" diye söylenilecek. Yine gözyaşları akacak Nil gibi.

Bir bayram sabahı daha geçecek.

Bugun bayram çabuk olun çocuklar
Annemiz bugun bizi bekler
Bayramlarda hüzünlenir melekler.
Gönül alır bu güzel çiçekler

Sonra kendimize geleceğiz . Hayat bu devam edecek. Büyüklere ziyaret..... Kapıyı çalan çocuklara şeker ikram ederken genci yaşlısı "nerede o eski bayramlar" diye söyleneceğiz. Özlediğimiz aslında nedir? Kaybettiklerimiz mi, eski bayramlar mı ?

Bir çok gidenin her biri memnunki yerinden
Bir çok seneler geçti dönen yok seferinden

deyip teselli bulacağız belki de !....

Lâl-Râhe (esma htpğl)

8 Kasım 2010

Ebva Kuyularından Çöllere I



El değmemiş hayallerin ortasında kalmış bir karasevda beni kendime getirmeye yetmiyor. Sallantıda kalan gülüşlerim ise artık hiç uğramıyorlar yanıma. Artık ne eteklerime sevinç dökebiliyorum nede düşlerimi kitap aralarında saklayabiliyorum. İçimden göçmen kuşlar göçüyor. Ne yağmur engelleyebiliyor bunu nede yağmuru içinde barındırmak istemeyen vefasız kardan bulutlar. Yağmur düşünce sevinçten mi yoksa pişmanlıktan mı o hırçın sesi çıkarırlar. Damlacıkları meleklere teslim ettikleri için simsiyah oldu kardan bulutlar. Yaralı bulut, kırık Ay…ve bulut yerini Ay’a verip saklanmak için can atıyor. Ve sıra Ay’da …
Ay gitsin sen kal bu gece.
 Ayın ondördünde Aşk..
 Ay’da kalsın.. Sende kal…

Cüzlenmiş hayallerimi ebva kuyularına sarkıtarak sarkaçlardan ‘mim’leri çıkarıyorum bütünlemek için hayallerimi. Yeryüzüne düşen ilk yağmura krizantem ,  toprak ve çöl … ve Adem nasıl telaşlandıysa öyle telaşlanıyorum parçalarımı bütünlerken. Beceremiyorum…..
Yeryüzüne düşen ilk yağmur damlası yüreğimi daha da derinden yağmalıyor. Adem sevinmişti ; matemleniyorum. Çöl çamur olmuştu bir damla ile; bataklığa dönüyor beynim. Güneş nereye kaçmış? Gökte miydi , yerde mi? Kurutsun beynimi.!! Güneş kim için inmiş gökteki tahtından?
Güneş gitmiş yalnız söz kalmış. Bir çığlığa düştüğüm ‘mim’ ve bir ‘elif’ gibi dikliğim ve yalnız söz kalsın.
Evvel ahire söz…
Evvel ahir söz. ..
Ayraçlar dahi ayıramasın sözlerimi. Bir solukta bittim, bir solukta bitsin sözlerim. Kimseye emanet edemediğimiz düşlerimizi bi’lâl’ler sahiplensin. Sözlerde düşlerde şimdi bi’lâl’lere emanet. Ceplerimde biriktirdiğim sitemler ise Râhe’yeRâhe saklar onu kaldırımdaki çelimsiz taşlar altında. Sitemleri yerin altına tıkıştırmanın zamanı geldi. Ve zamanı geldi sözleri aydınlatmanın. Bunuda beceremiyorum! Kirli önlüklerle parlatılan elmalar gibi kirli yazılarımla parlatamıyorum sözlerimi. Bende Selem’lileri anmaya başlayıp kırık olan hayallerime yenilerini ekleyerek rüzgarları da melodi yapıp kendime anlatıyorum. Hayallerim yine kendi içinde birer ayna olmaktan öteye geçemiyor. Mürmür böceğinin kanatlarından daha ince olan hayatım düzeltmeye el yetiremediğim kırıklıklarla taşmaya devam ediyor.. bir ‘nun’ misali…

Lâl-Rahe(esma htpğl)